23 Aralık 2017 Cumartesi

Dünyanın en güzel ATASÖZLERİ

Dünya Atasözleri

Dünya Atasözleri
Ülkeler değişse bile Atasözleri değişmiyor. İnsan aynı, kadın ve erkek aynı…
Dünyadan seçme Atasözleri. Tek tek anlayarak okuduktan sonra, bir süre düşünüp diğerine geçin lütfen…
– Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir. (Brezilya)

– Hiçbir mutfak iki kadını alacak kadar geniş değildir. (Sudan)
– Sevmek keman çalmak gibidir, bilmeyen kötü sesler çıkarır. (Bolivya)

– Sis yelpazeyle dağıtılmaz. (Japonya)
– Şöhret kabiliyetin gölgesidir. (İngiltere)

– Güzellik, tabiatın kadınlara verdiği ilk hediye, aynı zamanda geri aldığı ilk şeydir. (Şili)
– İnsan giyinimiyle karşılanır, konuşmasıyla uğurlanır. (Moğolistan)

– Ağaç ne kadar yüksek olursa olsun, yaprakları yine de yere dökülür. (Çin)
– Altın ateşle, kadın altınla, erkek kadınla imtihan edilir. (ABD)

– Kadınlar gülebildikleri zaman gülerler, istedikleri zaman ağlarlar. (Venezuela)
– Kadın gölge gibidir, kendisini takip edenden kaçar, önünden gidenin arkasından koşar. (Kongo)

– Evlenmeden önce gözlerinizi dört açın. Evlendikten sonra yarı yarıya kapatın. (Portekiz)
– Mutluluk herkesin hayatından bir kere geçer. (Venezuela)

– İnsanlar yaşadıkça ihtiyarladıklarını sanırlar, halbuki yaşamadıkça ihtiyarlar. (İskoçya)
– Gerçek sevgi ayrılıkta unutulmaz. (Belçika)

– Biri öteki kadar zengin olunca, kardeşler birbirlerini severler. (Uganda)
– Evlilik bir kale gibidir. Dışarıdakiler oraya girmek için, içindekiler de çıkmak için uğraşıp dururlar. (Tayland)

– Yaşını söyleyen kadın ya genç olduğu için kaybedecek bir şeyi yoktur ya da yaşlı olduğundan kazanacak bir şeyi yoktur. (Malezya)
– Çabuk gelen kötü şans, geç gelen iyi şanstan iyidir. (Arnavutluk)

– Başkalarını azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi başkalarını affet. (Çin)
– Bilgi inancın düşmanıdır. (Anonim)

– Erkek yaşını saklamaya, kadın ise saklamamaya başladığı zaman yaşlanmıştır. (Peru)
– Ömrünün sonuna kadar eşeğe binmektense, bir yıl ata binmek yeğdir. (Hollanda)

– Üç taşınma bir yangına bedeldir. (Japonya)
– Nisan yağmuru Mayıs çiçeği getirir. (Kanada)

– Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat onu yetişip geçer. (Kenya)
– Yatağa yattığın zaman, problemlerini elbiselerinde bırak. (Hollanda)
– Büyük acılar sessizdir. (İtalya)

– Küçük üzüntüler konuşurlar, büyük dertler dilsizdir. (Nijerya)
– Birleşmek başlangıçtır, birliği sürdürmek gelişmedir; birlikte çalışmak başarıdır. (ABD)

– İdealler yıldızlar gibidir, onları tutmak mümkün olmaz, ama karanlık gecelerde yolumuza onlar rehberlik ederler. (Fransa)
– Yalan dört nala gider, gerçek adım adım yürür, fakat gene de vaktinde yetişir. (Norveç)

– Biri sizi bir kez aldatırsa suç onundur. İki kez aldatırsa suç sizindir. (Romanya)
– Bir şekilde doğar, fakat bin bir şekilde ölürüz. (Yugoslavya)

– Hak yenir ama hazmedilmez. (Yunanistan)
– Bir adam en çok sevgilisini, en iyi şekilde ailesini, en uzun da annesini sever. (İrlanda)

– İntikam soğuk yenen bir yemektir. (Fransa)
– Belli düşman gizli dosttan yeğdir. (Türkiye)

Yazar: Pembe Candaner


11 Aralık 2017 Pazartesi

Sarah Bernhardt ın sözü




      Sarah Bernhardt


Biri sizi bir kez aldatırsa suç o'nundur!...
İkinci defa aldatırsa suç sizindir!... Üçüncü kez aldatıyorsa suç ikinizindir!

29 Eylül 2017 Cuma

Bir ülke sahip olduğu markalar kadar zengindir.

                                                              MARKA-REKLAM

Markalar


 - Bir ülke, sahip olduğu markalar kadar zengindir. Mehmet Ali Yalçındağ

Reklam marka yaratır.Marka canlıdır,sürekli iletişimle yaşar,güçlenir.

-Ürün taklit edilebilir,çoğaltılabilir,marka ise özgün bir kavramdır.İşte bu nedenlerle reklam bir yatırımdır.
-Dünyada reklama ayrılan bütçe 400 milyar dolar,bizde ise 1milyar dolar.

-Reklam,değişimin hızlı olduğu karmaşık bir dünyada  tüketicilere ihtiyaç duydukları ürün yada hizmetle ilgili bilgilendirme sağlar.

-Ürünle tüketici arasında köprü kurar, farkındalık yaratır.

-Reklam;ifade özgürlüğünün ticari anlamda kullanılmasıdır.

-Ürün yada işlevsel yararının yanı sıra artı değerler taşıyarak,tüketici tarafından tercih edilmesini,marka olmasını sağlar,

                                ''Bilgi paylaşmak, öz güvendir, cesarettir.''

28 Ağustos 2017 Pazartesi

Orhan TURAN

Orhan TURAN

Sn.Orhan Turan'la keyifli bir sohbet















ODE, “Sevgi, zenginlik ve tücrebe paylaştıkça çoğalır” mottosuyla iş ortaklarına yönelik Paydaş Toplantısında bizde oradaydık.
Sn.Orhan Turan  Beye, bilgi birikim ve tecrübelerini bizimle paylaştığı için çok teşekkür ederiz. 
Kısa vadeli menfaatler için uzun vadeli ilişkimizi bozmayalım.
Başarı hayal etmekle başlar...
Başarı sürekli olarak değer yaratabilmektir.
Kendimizi yenilemezsek geleceğe ayak uyduramayız.
Geri besleme yapın(Sizi eleştirenlere değer verin.)
Eğer sevdiğiniz işi yaparsanız üstüne size para verirler.
Bilgi paylaştıkça çoğalır.
Bilgiyi paylaşmaktan korkmayın.
Israrcılığınızı ve takipçiliğinizi hiç bırakmayın.
Markanıza yatırım yapın.

Daima ''Veren el'' olun.

Marka Kişiliği, Markayı Farklılaştırmaz.


Temel AKSOY

      Bir markayı kişilik olarak rakiplerinden farklılaştırmak mümkün değildir ama markalar, kimlikleriyle rakiplerinden ayrışabilirler. Markanın ismi, logosu, amblemi, rengi, simgeleri onu rakiplerinden ayrıştırır. Markalar farklılaşmak için değil rekabetten ayrışmak için iletişim yapmalıdırlar.
Temel AKSOY

9 Ağustos 2017 Çarşamba

Çok geç diye bir zaman yoktur!

Çok geç diye bir zaman yoktur!

Çok geç diye bir zaman yoktur!.. Yaşlanmakla, büyümek arasında çok büyük bir fark vardır.


22 Haziran 2017 Perşembe

Hedef ''En mutlu çalışanlar.''



                                                         Hedef ''En mutlu çalışanlar.''
  Great Place to Work ödülünü La Lorraine Türkiye adına alan Genel Müdür Burak Deniz,  "Şirketleri şirket yapan aslında binaları, tabelaları ve ciroları değil içerisinde çalışan insanlardır. Bu noktada şirketimizi Türkiye'nin en mutlu ve iş sadakati yüksek çalışanlarına sahip şirketine dönüştürmek yönetim ekibimiz için en önemli misyon.
Bu bilinçle çalışanlarımızın özel ve değerli hissetmesi, mutluluğu, en önemli önceliğimiz. Belirlediğimiz stratejilerde, yan haklarda, iş ortamında bunu nasıl daha iyi sağlayabiliriz sorusuyla daha iyi cevaplar bulmaya çalışıyor ve bunları aksiyona dönüştürüyoruz" açıklamasında bulundu.

Deniz,bu hayaline ulaşmak için 3 aşamada adımlar attıklarını söylüyor ve bu aşamaları şöyle açıklıyor:''Herkesin fikrini almaya çalışıyoruz.Herkesin her konudaki öneri ve eleştirilerine açık bir kültürel yapı oluşturuyoruz.İkinci aşamada ufak dokunuşlarla büyük farklar yaratmaya çalışan,çalışanın özüne dokunan,kendisini değerli hissettirecek aksiyonlar alıyoruz.Üçüncü aşamada ise geleceğe yönelik neleri farklı ve daha iyi yapabileceğimizi sürekli sorguluyoruz.Yarının şirketinde çalışanlarımızı nasıl daha motive ve mutlu edebileceğimizi araştırıyoruz.''

12 Haziran 2017 Pazartesi

Eğer insanlar sizi severlerse, sizinle iş yapmak isteyeceklerdir.










İnsanlar kendilerine benzeyen kişilerle iş yapmak isterler. Eğer insanlar sizi severlerse, sizinle iş yapmak isteyeceklerdir.

2 Haziran 2017 Cuma

"Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar''

"Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar''

Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister.
Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: "Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.
Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar . Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.
İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği neneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.
Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu der "benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden bir on lira veririm."
En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar. "Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira
istiyorsun?" Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm." Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar:
"Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim." Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker. Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır.
Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her
şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..
Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır.
Bilge sorar: "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"
Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık" diye cevap verir.
Bilge hoca çok kısa cevap verir: "Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."
Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır.
Mesele kuyumcuyu bulmaktadır...

17 Mayıs 2017 Çarşamba

Temel AKSOY

Temel AKSOY


Yeni müşteri kazanamayan markalar bir dönem sonra küçülmeye mahkûm olur.

Bora ALÇI

Bora ALÇI



Bence pazarlamanın sadece tek bir P'si var: Psikoloji. Müşterinin duygularını, karar alma ve bağlanma şekillerini daha iyi çözen başarıyor.

Marka tercihi bir vazgeçiştir. Müşteriye neden diğer markalardan vazgeçip, sizin markanızı seçmesi gerektiğine dair gerekçe vermelisiniz.

Fiyat, müşterinin hayatında yarattığınız olumlu değişimin karşılığında talep ettiğiniz bedeldir.

Bir markanın gücü, müşterinin satın alma kararı sırasında tercih edilme oranına bağlıdır.

Belki hiç bir zaman işinin 'en iyisi' sen olamayabilirsin, ama istersen bugün olduğundan 'çok daha iyisi' olabilirsin.

28 Nisan 2017 Cuma

Aynı İşi Yapan 3 İnşaat İşçisinin Hayat Hikayesi

Aynı İşi Yapan 3 İnşaat İşçisinin Hayat Hikayesi

Aynı işi yaptığı halde hayata bakış açımızı değiştirmemizi gösterecek 3 kişinin hikayesi.
Ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir.
Görevli, ilk işçiye yaklaşır ve sorar:
- Ne yapıyorsun?
İşçi öfkeyle bağırır.
- Nesin sen, kör mü? Bu parçalanması imkânsız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum. Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş, ölümden beter…
Görevli hızla oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye yaklaşır. Aynı soruyu sorar:
- Ne yapıyorsun?
İşçi cevap verir:
- Kayaları mimari plana uygun şekilde yerleştirilebilmeleri için, kullanılabilir şekle getirmeye çalışıyorum. Bu ağır ve bazen de monoton bir iş, ama karım ve çocuklarım için para gerekli sonuçta bir işim var. Daha kötü de olabilirdi.
Biraz cesaretlenen görevli üçüncü işçiye doğru ilerler.
- Ya sen ne yapıyorsun?
İşçi kollarını gökyüzüne kaldırarak;
- Görmüyor musun? Bir mabet yapıyorum.
Her üç işçi de aynı işi yapıyor olmalarına rağmen hepsinin yaptığı işe bakış açıları farklıydı. Biri için eziyet olan iş, diğeri için mecburiyet, bir diğeri için ise üretmenin, yapılan işin bir parçası olmanın mutluluğuydu.
Hayatta yaptığımız her iş böyle değil midir? Kimi zaman zorunluluktan kimiz zaman mecburiyetten yaparız. Ama nihayetinde o işin bir parçası olduğumuzda o işi yapmaktan zevk alır, mutluluğu yakalarız.
kaynak:https://yookartik.com/icerik/5884-ayni-isi-yapan-3-insaat-iscisinin-hayat-hikayesi/5


6 Nisan 2017 Perşembe

Osman Kibar’ın girişimcilik üzerine sözü.


Osman Kibar
Osman Kibar’ın girişimcilik üzerine sorulan soruya verdiği cevap ise şöyle: “Girişimcilik sadece yaratıcılıktan ibaret değil; hem bir yeni fikriniz olacak hem de onu olabilecek en doğru şekilde uygulayacaksınız, en doğru takımı bir araya getireceksiniz, en iyi sonucu alacaksınız… Eğer fikri belli bir biçimde uygulamazsanız hiçbir sonuç alamazsınız. Çoğu biyoteknoloji firması sadece bilime odaklandığı için pazar ihtiyaçlarını gözden kaçırıyor. Biz bu açığı kapattığımız için şanslı firmalardan biriyiz.”

15 Şubat 2017 Çarşamba

26 Ocak 2017 Perşembe

Bir Markanın En Önemli İletişim Gücü, İsmidir




Bir Markanın En Önemli İletişim Gücü, İsmidir

Sizce bir insanın ismi, karakterini belirler mi? Bize koyulan isimler kaderimizi ne kadar etkiler? Eski Türkler bir insanın adı ile alın yazısı arasında bir bağ olduğuna inanırlardı. Çocuğun isminin onun ruhu gibi olacağı kabul edilirdi.
Çocuğun babası, isim koyma töreninde en saygıdeğer misafirden çocuğuna isim vermesini isterdi. Dede Korkut yazıtlarından ve Türk destanlarından anlıyoruz ki çocuğa koyulacak bu ismin kutsal ve uğurlu olmasına dikkat edilirdi.
If you are here you are looking to learn about phentermine and how phentermine works and how to buy phentermine online from here.
Kolektif bilinçaltımıza yerleşmiş bu geleneklere bağlı olsa gerek, bugün hala bir çocuğa isim verilirken “adıyla yaşaması” dilenir. Yaşamında onur kırıcı durumlara düşmüş kişiler için “Adına layık olamadı.” ya da başına felaketler gelmiş kişiler içinse “Adı ağır geldi.” denmesi de Türklerde ismin ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir.
Sadece Türklerde değil hemen her kültürde isim verme başlı başına törensel bir iştir. Kızılderililerde isim, kişinin şahsiyetinin bağımsız bir simgesi olarak kabul edilirdi. Her Kızılderili kendi adının göz bebeği gibi pahasız olduğuna inanırdı. Onların inancına göre bir insanın adından onun insanlara hayırlı olup olamayacağını anlamak mümkündü.
Ben isimlerimizin bizim yarattığımız kişisel algımızı kesinlikle etkilediğine inanıyorum. Ayrıca isimlerimiz bizim ailelerimiz hakkında da bilgi veriyor. Biraz deneyimi olan herkes bir insanın isminden o ismi koyan anne-babanın hayata nasıl baktığı hakkında ipucu elde edebilir.
Bir markanın ismini koymanın da bir çocuğa isim koymaktan farksız olduğunu düşünüyorum.
Eğer isim markayı iyi taşıyamazsa markanın başarısına engel olabilir; kötü bir isim, kötü bir algıyı da beraberinde getirir.
Doğru koyulmuş bir marka ismi, markaya rekabet avantajı sağlar. Sadece iyi bir isimle “marka” olunamayacağı açıktır; ama başarılı bir isim markaya güç katar, zaman ve para tasarrufu sağlar.
Jack Trout, “Alabileceğimiz en önemli pazarlama kararı bir ürüne koyacağımız isimdir. Pazar payı, ürünün özelliklerinden çok markanın tüketicilerin zihinlerdeki gücü üzerinde yükselir. Uzun vadede bir marka, daha kaliteli bir ürün değil, daha kaliteli bir isimdir.” der.
Doğru bir isim, marka ile müşteriler arasında kurulan ilk bağdır.
John Sherry “Pazarlamacılar toplumsal mühendis ve davranış mimarları olarak markalar aracılığıyla anlam üretirler.” der. Bu bağlamda marka ismi, bir insanın isminden bile daha önemlidir. Markanın ismi bizim zihnimizde oluşacak marka algısın temelini oluşturur. Markanın ismi olmadan markanın ne kişiliğinden, ne de anlam dünyasından söz edilebilir.
Al Ries “Bir marka inşa etmenin yollarından birisi de daha iyi bir isme sahip olmaktır. Tüm diğer faktörler eşitken daha iyi isimli bir marka liderliği kapacaktır.” der.
Ben marka ismine karar vermenin markalaşma sürecinin en önemli adımı olduğuna inanıyorum. Bir markaya isim vermek sadece şirket içinde birkaç kişiye ya da “eşe dosta” sorarak halledebilecek basit bir karar değildir.
Bir markaya isim vermek için çağrışım, ses sembolizmi, ses estetiği ve ses-anlam etkileşimleri gibi dil bilim alanlarında bilgi sahibi olmayı gerektirir. Seslerin anlam değeri, çok eskiden beri dil bilimi ile uğraşanların merak konusu olmuştur. Örneğin bazı sesler daha güven verir ya da kimi seslerin çağrışımları kültürel olumsuzluklar içerebilir.
Kimi isimlerin müzikalitesinin yüksek olması, ismin fonetik olarak kulağa hoş gelmesi, kavramsal anlamları ötesinde bir cazibe yaratır. Bir ismin söylenişi, enerjik ya da durgun, genç ya da olgun, klasik ya da modern olabilir. Söylenirken hem müziği ahenkli olan hem de kavramsal olarak marka konumlandırma mesajını iyi taşıyabilen, iletişim sürecini başlatan, anlaşılması kolay, hem göze hem kulağa hitap eden isimler doğal olarak rekabet avantajı sağlar.
Her marka ismi mutlaka bir anlam iletir. Önemli olan bu anlamın, markanın yaratmak istediği algıya destek verecek bir isim olmasıdır.
Telaffuz edilmesi zor isimler insanları korkutur. Lokantalarda en az sipariş verilen yemeklerin söylenmesi en zor olan yemekler olduğunu unutmamak gerekir. Söylenmesi zor bir ismi olan bir markanın alışveriş sırasında ilk akla gelen marka olmasını beklemek hayalcilik olur.
Bir markaya isim vermek bir “tasarım” işidir. İster hiçbir dilde anlamı olmayan marka isimleri, ister bir kavramı çağrıştıran isimler olsun her durumda bir markaya isim vermeyi stratejik bir tasarım süreci olarak ele almak gerekir.
Marka ismi bulurken yaratıcılığın önemi yadsınamaz. Ancak salt yaratıcılıkla marka ismi geliştirmek de doğru olmaz. Benzer bir şekilde marka isimlerinin insanların duygularına hitap etmesi de iyidir. Ancak sadece duygusal kaygılarla seçilen isimler, ileride telafisi zor hatalara yol açabilir.
Bir marka ismine karar verilirken
• Markanın ruhunu yansıtmasına, kişiliğine uygun olmasına,
• Kolay telaffuz edilmesine ve yazılabilmesine,
• Hatırlanabilirliğine,
• Uluslararası kabul görebilmesine,
• Anlambilimsel açıdan olumlu olmasına,
• Sesbilimsel açıdan müzikalitesinin yüksek olmasına,
• Toplumsal açıdan kötü çağrışımları olmamasına dikkat etmek gerekir.
İyi bir isim, iyi bir başlangıç yapmak demektir, bunun için de atılması gereken vazgeçilmez adımlar vardır:
1- Bir markaya isim araştırılırken önce söz konusu ürün-servis kategorisinde ürünün fiziksel ve duygusal içeriğini araştırmakla işe başlamak gerekir. Aynen eski Türklerde olduğu gibi marka sahibinin “hangi ruhu” isimlendireceğine karar vermesi gerekir.
2- Markaya isim bulurken hem bugünü hem yarını düşünmek gerekir. Söz konusu markanın, marka mimarisini, yani ileride aynı marka etrafında pazara sunulacak diğer ürünleri ve bunların isimlerinin neler olabileceğini dikkate alması gerekir.
3- Markanın doğrudan ve dolaylı ilişki içinde olacağı bütün rakip ürünlerin ve markaların dikkate alınması gerekir.
4- Olumsuz anlam taşıyan, argo çağrışımları olan veya markayı kendi kategorisinden uzaklaştıracak isimleri elemek doğru olur (Semantik eleme). Kulağa hoş gelmeyenleri, telaffuzu zor olanları da elemek gerekir (Fonetik eleme). Ayrıca görsel olarak logo yapımına uygun olmayacak isimleri de elemek gerekir (Tipografik eleme)
5- Bu elemeler sonrasında kalan listeyi bir de tescil edilebilirlik açısından (www.turkpatent.gov.tr Bu konuda destek sağlıyor.) ve internet adresinin alınıp alınamayacağını değerlendirmek gerekir.
6- Son aşamada ise elemeler sonrasında elde kalan isimlerin tüketici testine sokulması gerekir. Araştırmada tüketiciler nezdinde en olumlu algıyı yaratan isim seçilmelidir.
Ries ve Trout daha 1970’lerde bir markaya iyi bir isim bulmanın geleceğin en kıt kaynaklarından olacağını söylemişlerdi. Çok haklılarmış. Bugün neredeyse bütün iyi isimler kapatılmış durumda. Artık tek bir sözcükten oluşan iyi bir isim bulmak neredeyse imkansız. Bundan sonra markalara verilecek isimler ya iki sözcüklü isimler olacak ya da “yaratılmış” (icat edilmiş) isimler olacak.
Ben marka isimlerinin markanın kaderini belirlediğini , bir şirketin yapacağı getirisi en yüksek yatırımlardan birisinin markaya verilecek isim olduğunu düşünüyorum. Maalesef şirketler bu konuyu ya yeterince ciddiye almıyor ya da bu konunun ayrı bir uzmanlık olduğunun, bunun çok önemli stratejik bir adım olduğunun farkında değiller.
Marka ismi çoğu kez aceleye getiriliyor. Üzerinde yeterince düşünülmemiş fikirlerle hareket ediliyor. Oysa bir şirketin ömür boyu taşıyacağı kendi ismine çok özen göstermesi gerekiyor.
Bugün Türkiye’nin büyük markalarının ezici çoğunluğunun isimleri iyi düşünülmemiş isimlerdir. Vakti zamanında yeterince özen gösterilmeden verilmiş bu isimleri koyanlar sonra bu kararlarına üzülüyorlar ama iş işten geçmiş oluyor. Zaman geçtikten sonra bir markanın isminden vazgeçmek zorlaşıyor ve şirketler bu isimleri bir yük olarak taşıyor.
İsim, bir markanın sahip olabileceği en değerli iletişim gücüdür. Marka yaratırken bu fırsatın hakkını vermek gerekir.

Yazan:Temel Aksoy-Marka Danışmanı

24 Ocak 2017 Salı

Temel AKSOY


Temel AKSOY

Geleceğin liderlerini yetiştirmek için onlara kendi yanlışlarını yapma ve kendilerini geliştirmelerine imkan tanımamız gerekir.

18 Ocak 2017 Çarşamba

Arnold Palmer'den Özlü Sözler


Arnold Daniel Palmer

       Arnold Palmer'den Özlü Sözler:


Herşey insanın kafasında biter. 
Başarı; istenmediği yere gelmez. 

Yenildiğinizi düşünüyorsanız , yenilmişsinizdir.
 

Kazanmak istiyor fakat kazanamayacağınızı düşünüyorsanız; kesinlikle kazanamazsınız.
 

Kaybedeceğinizi düşünüyorsanız, çoktan kaybetmişsinizdir.
 

Dışarıdaki dünyaya çıktığınızda anlayacaksınızki başarı , ancak onu istediğiniz takdirde gelecektir.
 
Cesur olmadığınızı düşünüyorsanız , korkaksınızdır. 

Alt edildiğinizi düşünüyorsanız , alt edilmişsinizdir.
 

Yükselmek için yüksek düşünmelisiniz.
 

Bir ödülü kazanmadan önce kendinizden emin olmalısınız.
 
Er yada geç kazanan kişi, kazanabileceğini önceden düşünen kişidir. 
Yaşam savaşını kazanan, her zaman en güçlü yada en hızlı olan değildir.