8 Kasım 2015 Pazar

Sakallı Celal Yalnız


Okunmaya değer güzel bir adam: Sakallı Celal veya Celal Yalnız'ın okunmaya değer hayat hikayesi,
Sakallı Celal Yalnız

1886-1962 yılları arasında yaşayan Sakallı Celal, 2. Abdülhamid dönemi Bahriye Nazırı Amiral Hüseyin Hüsnü Paşa’nın oğludur, Galatasaray Lisesi’nden 1907 yılında mezun olmuştur.
Sakallı Celal namıyla bilinen Celal Yalınız aslında hepimizin tanıdığı bir düşünür, bir filozof. Nereden mi tanıyoruz? Bir çoğumuzun sıklıkla alıntıladığı ve kullandığı sözlerin söyleyenidir kendisi. Sözlerinden bazıları şunlardır:
“Türkiye’de aydın geçinenler Doğu’ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşturarak Batılılaştıklarını sanırlar.”
“Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir.”
“Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur.”
“Meşrutiyeti getirdik olmadı, cumhuriyeti kurduk olmadı. Biraz ciddiyete ne dersiniz?”
“Bir kızın tıraşlı bir erkeği güzel zannetmesi hazindir…”
“Hiç bir yoğurtçunun yoğurt olduğu görülmediği gibi, hiç bir Türkçünün de Türk olduğu görülmemiştir.”
“İnsanoğlunda zeka, midyedeki inci gibidir. Hepsinde bulunmaz”
Fransızca bilir, sağlıklı, güçlü, hazırcevap, espirili, kültürlü, bekar, bakımsız, derbeder, titiz, babacan, ütopik sosyalist meczup… Evinde yapılan bir arama da polis duvarda duran Karl Marx portresini sorunca “Rahmetli Babam” diye cevaplamıştır. Öğretmenlik yapmış, Aydın’da incir fabrikasında çalışmış çöpçülerin ücretini az bularak protesto amacıyla çöpçülükte yapmıştır. Paraya pula hiç önem vermemiştir. Öyle ki Galasaray Lisesi’ndeki öğretmen vekilliği döneminde çocuklara askıdaki ceketini göstererek ‘Parası biten cebimden alabilir’ dermiş.
Sakallı Celal yazılı bir eser bırakmamıştır. Yakın arkadaşları arasında Yusuf Ziya Ortaç, Ahmet Haşim, öğrencim de dediği Nazım Hikmet, Ordinaryüs Matematik Profesörü Ali Yar, Haldun Taner ve Ali Sami Yen; çevresindekiler arasında Nurullah Ataç, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Kazım Taşkent gibi çeşitli isimler ile Melih Cevdet Anday, Orhan Veli gibi pek çok şair ve yazar yer alır. Hakkında tüm bilgi ve belgeleri yazar Orhan Karaveli tarafından yazılmış olan ” Sakallı Celal – Bir ‘Bilinmeyen Ünlü’nün Yaşam Öyküsü ” kitabında bulabilirsiniz. Şimdi Orhan Karaveli, Haldun Taner ve Nazım Hikmet Ran’ın kaleminden Sakallı Celal’i biraz tanıyalım.
 “…Sakallı Celâl, 1886 yılının kazma kürek yaktırdığı bir Mart gününde Miralay Hüseyin Hüsnü Paşa ve Ayşe Melek Hanımın üçüncü oğlu olarak dünyaya gelir. çevresine biraz tepeden bakan annesi ile Celâl’in yıldızı hiç barışmaz. Çocukken annesinin ‘paşa hanımı’ tavırlarına sinirlendiği için makam faytonunda kendini arabacı askerin yanına atıp, annesini utandırırdı. Zaten sonraları annesi için “askerler, babama selam durduklarından daha çok anneme selam dururlardı! Benim annem Abdülhamit’in dişisidir” diyecektir. Aynı Ayşe Melek Hanım, Celâl devlet bursu ile Fransa’ya siyaset bilimi okumaya gittiğinde, oğlundan gelen “devlet katında bölümü ile ilgili değişiklik ricasında bulunması” isteğine “devlet neyi uygun görmüşse onu tahsil et… onlardan daha iyi mi bileceksin?” cevabını vermiştir, o günden sonra Celâl Bey, o meşhur sakalını koyverip bir daha da kesmemiştir.
Sakallı Celâl yaşı geldiğinde ailesince Mekteb-i Sultani’ye, bugünkü adıyla Galatasaray Lisesi’ne 110 numara ile kaydedilir. o vakitten sonra ne o Sultani’den ne de Sultani ondan vazgeçer. Liseyi bitirdiğinde Fransa’ya üniverisite eğitimi için gittiyse de tamamlayamadan geri döner…
…Celâl bey, o dönem için ‘fazla geniş’ vizyonu, ileri görüşlülüğü ile tahmin edileceği gibi dokuz köyden kovulur. Öğretmenliğe başladığındaki ilk görev yeri Üsküp’te öğrencilerden bir futbol takımı kurduğunda, şeytan icadı oyun yüzünden ‘komünist’ olarak nitelendirilir ve görevden alınır. Sonrasında gittiği Kastamonu’da öğrencilerine hurafelere inanmamaları yönünde verdiği öğütler nedeniyle sakıncalı ilan edilerek yine görevden alınır. Ankara Sultanisi’nde din derslerini azalttığı ve erkek öğrencilere bayan öğretmen atadığı için uyarılır. Devlet memuru olamayacağını anlayıp çareyi Aydın’da incir fabrikasında çalışmakta bulan Celâl, burda da rahat edemez. İşçilere yardım ettiği gerekçesiyle komünist olduğu düşünülür ve evi basılır. Kitapları ve eşyaları talan edilen sakallı Celal, polise ne aradıklarını sorunca “Fakir işçilere yardım ediyormuşsun! Yani komünistmişsin! Biz de bunun belgelerini arıyoruz” yanıtını alır. Celâl bey, işaret parmağıyla kafasını göstererek “aradıklarınız burada” yanıtını verir. bir başka gün, taşıdığı ruhsatlı silahına el konduğunda, silah taşıma nedeni olarak “bu polis eskiden padişahın ve hilafetin polisiydi. ‘Padişahım çok yaşa’ diye bağırmayanları yakalayıp zindana tıkardı. Düpedüz zulüm aracıydı emrinde olduğu padişah ve hilafetin. Şimdi devran değişti, Cumhuriyet ilan olundu ve bu polis Cumhuriyet’in polisi olup çıktı. İyi de ben bu polise nasıl güvenebilirim? Yarın birileri punduna getirse bir kez daha ‘hilafetin polisi’ olmayacakları ne malûm? o nedenle ben bu silahı gerektiğinde Gazi Paşa’yı ve Cumhuriyet’i korumak için taşıyorum” der…
…Sakallı Celâl, hayatı boyunca kimseden yardım almaz. Rivayete göre gösterişli görünmemek adına bilerek eskittiği paltosu, içine kitaplarını doldurduğu çuvalı ve ‘özgürlük’ olarak nitelendirdiği sakalıyla kendi yağı ile kavrulur. Dönemin tüm düşünür, yazar ve profesörleri tarafından el üstünde tutulur. Rasih Nuri, hocası olan profesör Kerim Erim ile birlikte yürürken, Erim’in yoldaki bir çöpçünün elini öptüğünü ve bu kişinin Sakalı Celâl bey olduğunu söyler… (Alıntı: Orhan Karaveli)
“…Celal bey, bahriye mektebi nazırı Hüseyin Hüsnü Paşa’nın oğlu ve Mekteb-i Sultani mezunu olduğunu sık sık unutup ve unutturup herhangi bir sokaktaki adam kişiliğine bürünmekten çok zevk alırdı. Ankara vapurunun ünlü süvarisi şefik kaptan bana ön güvertede halatları saran sakallı bir çımacının kendisine Lamartin’in ‘le lac’ şiirini ezbere okuduğunu anlatmıştı. Bu kadar güzel Fransızca bilen bu çımacıyı o güne kadar hiç görmediği için baş çarkçıya sormuş, o da bu sakallı zatın İstanbul’dan İzmir’e biletsiz gitmek için boğaz tokluğuna çımacılık yapmak istediğini anlatmıştı. Celal bey’in, istese bu kadarcık parayı dostlarından borç alması işten değildi. ama öyle esmiş, öyle yapmıştı. böyle oyunlara bayılırdı…” (Alıntı: Haldun Taner (Kitaplık, Şubat 2003))
“…on beş, on altı yaşlarındayken baudelaire’i aslından okurdum. Bir gün bizim orada, Göztepe’de, Baudelaire’i okuya okuya yolda yürüyorum, Sakallı Celal karşıdan geliyormuş, ben farkında değildim, dalmış gitmişim kitaba. Bana yaklaşınca: ” okuduğun o kitap ne senin ? ” diye sorunca kaldırdım başımı baktım, o. Gösterdim kendisine kitabı. Baktı, baktı yüzüme. Ben o zaman suratı çil içinde sapsarı bir oğlandım. ” Sen büyük adam olursun oğlum !! ” dedi ve yürüdü gitti. Büyük adam olamadık ama Baudelaire’in bir çok şiirleri aklımızda kaldı…” (Alıntı: Nazım Hikmet Ran)
Sakallı Celâl 1962’de beyin kanamasından hayata veda eder. Mezar taşında kimsenin bilmediği ama soyadıyla Celâl Yalınız ve “Bahçıvan bir gül için bin dikene katlanır” yazılıdır.
Umut Özen
Dünyalılar


4 Kasım 2015 Çarşamba

Başarı








Başarı Yolunda
“Tüm düşleriniz gerçekleşebilir, eğer onları kovalayacak cesareti bulabilirsek.” 
W. DİSNEY
Başarmak


      
Her insanın doğasında başarma veya başarılı olma duygusu vardır. İnsanoğlu hayat boyu, sürekli bir şeylerin peşinden koşar, kendine hedefler belirler ve bu hedeflere ulaştığı ölçüde kendini başarılı ya da başarısız hisseder. Öyleyse başarısızlık hedeflere ulaşamamak mıdır? Bazı uzmanlar diyor ki; “ BAŞARISIZLIK DİYE BİR ŞEY YOKTUR, sonuçlar vardır, sen sonucu nasıl yorumlarsan öyle görünür.” Edison’un asistanı 700. denemede de başarısız olduk dediğinde Edison: “Hayır, başarısız olmadık, yapmamamız gereken 700 şey öğrendik.” diye cevap veriyor. Olaylara bakış açımız bu açıdan çok önemlidir. Başarısızlık diye tanımlanan pek çok şey aslında deneyim ve bizi başarıya ulaştıracak adımlar olarak da değerlendirilebilir.
     Ford arabalarının sahibi H. Ford, otomobil sektöründeki ilk iki deneyiminde şirketleri iflas edip batmış, üçüncü deneyiminde başarıya ulaşmıştır ve şu an dünyanın en güçlü otomobil üreticilerinden biridir.
     Tanınmış bir diğer “başarısız” kişi ise yapmaya çalıştığı pek çok işte başarısız olduktan ve girdiği bir çok seçimi kaybettikten sonra ABD başkanı olan Abraham Lincoln’dür. Unutulmamalıdır ki; bütün başarısızlıkların arkasında o işe yeterince odaklanmama, o işi yapabileceğine yeterince inanmama vardır. Büyük işler başaran insanlar, hayallerini gerçekleştirmek için inatla ve AZİM le başarısızlıkların karşısında direnen insanlar olmuştur. Bu örneklere bakan her öğrenci kendi başarısızlıklarını tekrar gözden geçirmeli, kendini başarısız bulduğu alanların, derslerin vb. üzerine gayretle, azimle giderek, yılmadan başarıya ulaşma çabasını devam ettirmelidir.
     Başarılı olabilmek için öncelikle başaracağınıza yürekten İNANIN . Örneğin Üniversiteyi kazandığınızı zihninizde canlandırıp, bütün duygularınızla hissedin. Bir kişi, bir işi başarmışsa siz de başarabilirsiniz. Eğer zihin bir şeyi yapabileceğine inanırsa bunun şartlarını araştırır ve bulur. Başarılı olabileceğinize inanmak için kendinize olumlu telkinler yaparak yardımcı olabilirsiniz. “başaracağım, zekiyim, çalışkanım” vb. sözlerle beyninize göndereceğiniz mesajlar başarılı olmanıza yardımcı olacaktır.
      Başarının diğer bir boyutu da kişinin kendine inanmasının yanı sıra çevresinin de ona inanıyor ve CESARET veriyor olmasıdır. ÇEVRE mizdeki insanlar bazen farkında bile olmadan başarıya ulaşmamızı engelleyecek davranışlarda bulunabilirler. Tıpkı şu hikayede olduğu gibi:
      Günlerden bir gün kurbağaların yarışı varmış. Hedef çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış. Seyircilerin hiç biri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sürekli şu fısıldamalar duyuluyormuş: “Zavallılar, hiçbir zaman başaramayacaklar.” Yarış sonuna kadar yalnızca bir kurbağa dışındakiler, tepeye ulaşamayacaklarını düşünerek vazgeçmişler. Tepeye ulaşan kurbağanın başarısındaki sırrı öğrenmek istediklerinde ise farkına varmışlar ki; Kuleye çıkan kurbağa sağırmış. İşte biz de bazen çevremizdeki kişilerin olumsuz tutumlarından etkilenerek cesaretimizi kırmamak adına, yeri geldiğinde kulaklarımızı olumsuz her şeye karşı kapalı tutmayı biliyor olmalıyız.
      Olumsuz Düşünen İnsanları Duymayın, Çünkü Onlar Kalplerinizdeki Ümitleri Çalarlar. 
      
Başarıya ulaşma sürecinde sahip olmamız gereken bir diğer özellik SABIR dır. Evet başarının bir sürecin sonunda elde edileceğini unutmamak ve aceleci olmamak gerekir. Örneğin Çinlilerin meşhur Bambu Ağacını hatırlayalım. Bu ağaç uzun gayretler sonucunda yetişebiliyor. Bir ay, iki ay, üç ay değil tam 5-6 yıl sonra topraktan başını çıkarıp filizleniyor. Sonra altı haftada 27 metre uzuyor. Tabi Çinliler bu ağacın bu kadar emek gerektirdiğini biliyor ve yetişmesini sabırla bekliyorlar.
      Son olarak kısaca özetlemek gerekirse, başarılı olmak için mutlaka bir yol olduğunu unutmayın. Başarılı olacak kabiliyetlerle donatıldığınıza inanın. Hiç kimsenin size hedeflerinize ulaşmada engel olmasına veya gözünüzü korkutmasına izin vermeyin. İstediğinizi elde etmek için tekrar tekrar denemekten çekinmeyin.
     Başarı Dileklerimizle
     Fatih Anadolu Lisesi Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi